Terapiye Başlama Korkusu: İlk Seansta Ne Olur?
Psikanalitik bir terapiye başlamak çoğu kişi için heyecan verici ama bir o kadar da ürkütücü olabilir.
“İlk seansta ne anlatacağım?” ya da “Nereden başlamalıyım?” soruları akla gelebilir. Aslında analitik terapide, ilk görüşmeden itibaren terapistin danışandan beklediği en önemli şey, aklına gelenleri sansürlemeden olduğu gibi paylaşmasıdır. Buna psikanalizde serbest çağrışım denir (Freud, 1913/2001). Serbest çağrışım, zihinden geçen her türlü düşünceyi, saçma ya da önemsiz gibi görünse bile dile getirmektir. Örneğin aklınıza çocukluk anınız, günlük bir ayrıntı ya da o an hissettiğiniz bir duygu gelebilir. Analitik terapide önemli olan, bu düşüncelerin ne kadar düzenli ya da anlamlı göründüğü değildir.
İlk seansın amacı nedir?
İlk seans, sizin ve terapistinizin birbirinizi tanımaya başladığı bir çerçeve oluşturur. Psikanalist Ralph Greenson (1967), bu çerçevenin güven hissi verdiğini ve serbest çağrışımı mümkün kıldığını vurgular. Yani ilk seans, “ne anlatmalıyım?”dan çok “aklıma geleni söyleyebilir miyim?” sorusunun cevabını bulduğunuz bir ortamdır. Burada amaç, tüm hikâyenizi bir seferde anlatmak değildir. Bunun yerine, kendi içinizden gelenleri olduğu şekilde dile getirmeye başladıkça, terapi süreci yavaş yavaş şekillenir.
Psikanalitik bakışa göre terapiye başlamak, ezbere bir hikâye anlatmak değil, zihninize kulak vermektir. İlk seansta yapmanız gereken tek şey, içinizden geçenleri paylaşmaya çalışmaktır. Terapi süreci de bu serbest çağrışımın üzerine inşa edilir.
Kaynakça
Freud, S. (2001). On beginning the treatment (Further recommendations on the technique of psycho-analysis I). In The standard edition of the complete psychological works of Sigmund Freud, Volume XII (1911–1913) (pp. 121–144). London: Vintage. (Original work published 1913)
Greenson, R. R. (1967). The technique and practice of psychoanalysis. New York: International Universities Press.